Dünyada meydana gelen son gelişmeler, şehir ve medeniyet ile sürdürülebilir şehirler arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bir yandan her türlü tehlikeye karşı güvenli yaşam alanları inşa etmek, diğer yandan mirasçısı olduğumuz medeniyetin kodlarını şehirlere adeta bir nakkaş edasıyla işlemek ve bunu geleceğe taşımak, bu dönemde üstlendiğimiz sorumlulukların en başında gelmektedir.
Biz şehirleri, medeniyet birikimimizin, inandığımız değerlerin bir yansıması olarak görüyoruz. Çünkü bizler, hem şehirler inşa eden hem de bu şehirlerden medeniyet inşa eden bir geleneğin temsilcileriyiz. Asırlara meydan okuyan kadim şehirlerimizi ayakta tutan işte bu ruhtur.
Şehirlerimizi bu ruhla insanımız için inşa ederken, şehirlerimiz de insanımızı inşa etmekte; geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi belirlemektedir. Merhum Akif Emre’nin ifadesiyle:
“Bir şehir, içinde yaşayanların aynasıdır. Bir şehrin taş yığını ve bir araya toplanmış insan yığınlarından ibaret olmaktan anlamlı bir bütünlük haline gelmesi, yaşayanlarla beraber soluk alıp vermesine bağlıdır.”
Bu yüzden camiler, okullar, çarşılar, imaretler, şifahaneler, hanlar ve bütün eserler; insan için, insana hizmet için, insanı örnek alarak inşa edilmiştir. Bizim şehirlerimiz, hayırseverlik ve dayanışma kültürümüzü yaşatan, adeta cennet hayalinin izdüşümü olan yaşam alanlarımız, yuvalarımız, çocuklarımızın bizlere emanetidir.
İşte bu köklü mirasa sahip çıkmak için öncelikle bütün yaşam alanlarımızı daha sürdürülebilirlik anlayışına uygun hale getirmek zorundayız. Doğanın dengesini korumalı, doğayla ve çevreyle uyumlu bir yaşam sürmeli; üretirken de tüketirken de gelecek nesilleri düşünmeliyiz. Ekosistemler bozulmasın, biyolojik çeşitlilik yok olmasın, topraklarımız kaybolmasın, doğal kaynaklarımız korunabilsin diye her türlü çabayı göstermeliyiz.
Sürdürülebilirlik, günümüz şehirlerinin en vazgeçilmez unsurlarından biridir. Şehirlerde nüfus artışı ve yoğunluğu, çeşitlenen ihtiyaçlar, teknolojik gelişmeler bir yandan kent yaşamını kolaylaştırırken; diğer yandan kimi yeni riskleri ve tehditleri de beraberinde getirmektedir. İklim değişikliği, doğal ve insan kaynaklı afetler, trafik yoğunluğu, dayanıksız yapılar gibi birçok sorun şehirlerde yaşanan riskler arasında yer almaktadır.
Bu sorunlarla başa çıkmak için öncelikle bütün yaşam alanlarında dirençliliği artıracak önlemlerin alınması gerekiyor. Doğal afetlere karşı dayanıklı yapılar inşa edilmesi, güçlü altyapı sistemlerinin kurulması, akıllı ulaşım ve güvenlik sistemlerinin kurulması, güvenli kamusal alanların ve ortak kullanım mekanlarının sayılarının ve kalitelerinin artırılması hem bireysel hem de toplumsal sürdürülebilirliği sağlayacaktır.
Bu konuda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak çok önemli adımlar atmaktayız.
Bir yandan iklim değişikliği ve diğer afetlere karşı dayanıklı yapılar inşa ediyor, diğer yandan da vatandaşlarımızın sağlıklı, dengeli ve güvenli bir çevrede yaşama imkanlarını artırıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Kalkınma Devrimi ile birlikte başlattığımız iklim diplomasisi, ulusal ve küresel düzeyde önemli bir ivme kazanmaya başladı.
Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde yürüttüğümüz ve küresel bir çevre hareketine dönüşen Sıfır Atık Projesi de bu sürece güç katmaya devam ediyor.
Dirençli yapılar hedefiyle başlatmış olduğumuz sosyal konut ve kentsel dönüşüm projeleriyle Türkiye’nin konut stoğunu büyük oranda yeniledik. Sosyal konut seferberliğiyle;
• 1 milyon 481 bin sosyal konut,
• 47 bin 905 sosyal donatı inşa ettik.
• Yaklaşık 5 milyon dar gelirli vatandaşımızı yeni yuva sahibi yaptık.
81 ilimizde devam eden 312 bin sosyal konut projemizin yanı sıra, daha önce ilan ettiğimiz ve büyük oranda tamamladığımız 50 bin ve 100 bin sosyal konut projelerimizin geriye kalan kısmını 2025 yılı içerisinde tamamlayacağız.
250 bin sosyal konut kampanyamızda ise 88 bin konutun inşasına başladık. İlk İşyerim Projesi kapsamında Türkiye genelinde farklı il ve ilçelerde 40 proje yürütüyoruz ve 10 bin işyeri yapmayı hedefliyoruz. İlk Evim Arsa Projesi kapsamında da 2025 yılı Temmuz ayına kadar tahsis süreçlerini tamamlayacağız ve 81 ilimizde, ilçelerimizde dar gelirli vatandaşlarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın ev sahibi olmalarına imkân tanıyacak sosyal konut projelerimizi sürdüreceğiz.
Yine 12 yıl önce, İstanbul’dan başlattığımız Kentsel Dönüşüm Seferberliğimiz devam ediyor. Bugüne kadar sosyal konut projelerimizle birlikte, ülke genelinde dönüştürdüğümüz konut sayısı 3,7 milyona ulaştı. Bu dönüşümle tam 15 milyon vatandaşımızı güvenli yuvalarına kavuşturduk. Hâlihazırda kentsel dönüşüm süreci devam eden 735 bin konutumuzu da en kısa sürede tamamlayacağız.
İstanbul’da 7,5 milyon konut ve iş yerinin 1,5 milyonunun yüksek risk altında olduğunu ve ne yazık ki 600 bin konut ve iş yerinin, her an çökme riski taşıdığını tespit etmiş durumdayız. Bakanlık olarak bu riskleri bir krize dönüşmeden yönetmek için İstanbul’un 39 ilçesinde toplamda 907 bin konut ve iş yerini dönüştürdük. Ayrıca İstanbul genelinde 193 bin bağımsız bölümün dönüşümüne hızla devam ediyoruz.
Elbette 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Asrın Felaketinde yıkıma uğrayan 11 ilimizi yeniden ayağa kaldırmak ve vatandaşlarımızı bir an evvel güvenli konutlarına taşımak bizim birinci gündem maddemizdir. Depremin ilk anından itibaren yüksek bir sorumluluk ve görev bilinciyle deprem bölgesinden elimizi hiç çekmedik.
İlk 3 ay içerisinde 180 bin yeni konutun inşasına başladık. 11 ilimizde 174 ayrı alanda, 1.900 şantiyede ve 1.581 köy evi şantiyesinde, 182 bin işçi, emekçi, mimar ve mühendisle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Hâlihazırda 11 ilimizde 453 bin hak sahibi vatandaşımız için inşasını başlattığımız 390 bin konut ve iş yerimiz var. Yine yerinde dönüşen 29 bin konut ve iş yeriyle birlikte toplamda 419 bin ev ve iş yerimizin inşasını başlatmış olduk. 2025 yılı sonu itibariyle hak sahibi 453 bin vatandaşımızın konutlarını teslim etmiş olacağız.
Hiç şüphesiz yalnızca konut değil; her birisi Anadolu’nun değerli mirasını bünyesinde barındıran tarihi kentlerimizin meydanları, kadim yapıları, çarşıları, camileri ve diğer ibadethaneleri de aslına uygun olarak onaracağız.
Sürdürülebilir kalkınmayı esas alan döngüsel ekonomiye geçiş modelini hayata geçirmek üzere Bakanlık olarak vizyonumuzu “Sürdürülebilir Çevre, Medeniyetimizi Yaşatan Şehirler” olarak belirledik. Bu anlayışla bütün politika ve uygulamalarımızla Döngüsel Ekonomi, Yeşil Finansman ve Dijital Dönüşüme geçiş imkanlarını değerlendirmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyor, medeniyetimizin aynası olan, medeniyetimizi yaşatan her bir şehrimizi Türkiye Yüzyılı Vizyonu hedeflerimiz doğrultusunda güvenli bir geleceğe hazırlıyoruz.
Murat KURUM
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı
Su tüketiminden çöp üretimine, enerji tüketiminden doğal kaynak kullanımına, şehirleşmeye iklim değişikliğine kadar çevre ile ilgili her konuda, her bireyin sorumluluğunu bilerek yaşaması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakması için gayret göstermesinin sağlanması adına çalışan,
Çevre ile ilgili konularda aktif katılım sağlayacak, olumsuzluklara karşı tepki oluşturacak, bireysel çıkarların, toplumsal çıkarlardan ayrı düşürülmeyeceği gerçeğini esas alan ve halkın katılımını amaçlayan ve insanı eğiten bir kurum olmaktır.